Van Kent Rehberi

  • 39.0302
  • 44.4362
  • 52.7114
Van Gölü Havzası'ndaki Çevresel Tehditler Büyüyor
Van Gölü Havzası'ndaki Çevresel Tehditler Büyüyor

Van Gölü Havzası'ndaki Çevresel Tehditler Büyüyor

Van Çevre, Tarihi Eserleri Koruma ve Geliştirme Derneği(Van ÇEVDER) 5 Haziran Dünya Çevre Günü Dolayısıyla Van Gölü Havzasının karşı karşıya bulunduğu çevresel sorunları bir rapor halinde kamuoyu ile paylaştı. Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin dört bir yanından onlarca Sivil Toplum Örgütü ve oda ile birlikte Ağrı’nın Diyadin ilçesine giderek, altın madenini protesto etmeye öncülük eden ve altın madeninin bölge açısından yaratabileceği çevresel felakete dikkat çeken Van ÇEVDER, yetkilileri uyararak gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerektiğini kaydetti. 

Van ÇEVDER tarafından hazırlanan raporda, Van Gölü Havzası'nı tehdit eden başlıca çevresel sorunlar şu şekilde sıralandı:

1. Maden Ocaklarının Yıkıcı Etkileri:

Van Gölü kıyısına yakın bölgelerde, özellikle Erciş, Gevaş, Tuşba, Adilcevaz ve Ahlat gibi ilçelerde faaliyet gösteren taş ocakları, gölün sıfır noktasında yer alarak su kalitesini ve ekosistemi olumsuz etkiliyor. Maden ocaklarındaki patlatma, öğütme ve taşıma işlemleri, ciddi hava ve su kirliliğine yol açarken, maden atıkları yeraltı ve yüzey sularını kirleterek su kaynaklarının kurumasına neden oluyor. Akdamar Adası gibi hassas ekolojik bölgelerde maden ocaklarının varlığı, doğal habitatları yok ederek biyolojik çeşitliliği tehdit ederken, toz ve kimyasal atıklar solunum yolu hastalıklarına ve halk sağlığı sorunlarına yol açıyor.

2. Hidroelektrik Santrallerin (HES) Ekosistem Üzerindeki Baskısı:

Van Gölü'nü besleyen dere ve nehirler üzerine kurulan HES'ler, bölgenin su rejimini ve ekosistem dengesini bozuyor. HES'ler, nehirlerin doğal akışını engelleyerek Van Gölü'ne ulaşan su miktarını azaltıyor ve gölün su seviyesinde ciddi çekilmelere yol açıyor. Bu durum, Van Gölü'ne özgü inci kefali gibi türlerin üreme alanlarını tahrip ederek biyolojik çeşitlilik kaybına neden oluyor. Zilan Deresi örneğinde olduğu gibi, HES projelerine karşı yöre halkının tepkisi devam ediyor ve bu projeler yerel toplulukların su kaynaklarına erişimini kısıtlayarak tarımsal üretimi zorlaştırıyor.

3. Atık Yönetimi ve Çevre Kirliliği:

Van Gölü, yıllardır arıtılmadan bırakılan evsel ve endüstriyel atıklar nedeniyle ciddi bir kirlilik sorunuyla boğuşuyor. Arıtma tesislerinin yetersizliği veya çalışmaması, gölün su kalitesini bozarak dayanılmaz kokulara neden oluyor. Göl kıyılarına dökülen moloz, hafriyat ve plastik atıklar, hem görsel kirlilik yaratıyor hem de gölün doğal yapısını ve sucul yaşamı geri dönülemez şekilde tahrip ediyor.

4. İklim Değişikliğinin Etkileri:

İklim değişikliği, Van Gölü Havzası'ndaki çevresel sorunları daha da karmaşık hale getiriyor. Artan sıcaklıklar ve değişen yağış rejimleri, gölün su seviyesini düşürerek kuraklık riskini artırıyor. Nüfus artışı ve kentleşme baskısı da bölgedeki doğal kaynaklar üzerinde aşırı bir yük oluşturuyor.

5. Van Gölü Havzası'nda Sazlıkların ve Bataklıkların Yok Edilmesi Ekosistemi Tehdit Ediyor

Van Gölü Havzası'nın eşsiz doğal yapısının temel unsurlarından olan sazlık alanlar ve bataklıklar, bir politika sonucunda kurutulması nedeniyle hızla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu durum, bölgenin hassas ekosistemi üzerinde ciddi ve geri dönülemez tahribatlara yol açıyor.

Van Gölü Havzası, barındırdığı zengin biyolojik çeşitlilikle yalnızca Türkiye için değil, dünya için de önemli bir sulak alan ekosistemidir. Özellikle sazlıklar ve bataklıklar, bu ekosistemin can damarı niteliğindedir. Ancak, tarım arazisi açma, yerleşim yeri genişletme ve yapılaşma gibi nedenlerle bu alanların kurutulması, doğal dengeyi altüst ediyor.

EKOSİSTEM ÜZERİNDEKİ YIKICI ETKİLERİ

Van ÇEVDER Yönetim Kurulu, sazlıkların ve bataklıkların yok edilmesinin ekosistem üzerindeki başlıca olumsuz etkilerini şu şekilde sıraladı:

Biyoçeşitlilik Kaybı: Sazlıklar, birçok kuş türü (özellikle göçmen kuşlar), balık ve diğer sucul canlılar için önemli bir yaşam alanı ve üreme sahasıdır. Bu habitatların yok olması, bölgedeki biyoçeşitliliğin azalmasına ve bazı türlerin neslinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Özellikle Van Gölü'ne özgü inci kefali gibi türlerin beslenme ve barınma alanları zarar görüyor.

Su Kalitesinin Bozulması: Sazlıklar, göl ve su kaynakları için doğal bir filtre görevi görür. Suyun içerisindeki fazla besin maddelerini ve kirleticileri emerek su kalitesinin korunmasına yardımcı olurlar. Sazlıkların ortadan kalkmasıyla bu doğal arıtma mekanizması kayboluyor, bu da göldeki kirliliğin artmasına ve ötrofikasyon (aşırı yosunlaşma) gibi sorunlara yol açıyor.

İklim Düzenlemesindeki Rolün Kaybı: Bataklıklar ve sulak alanlar, önemli bir karbon yutağıdır. Atmosferdeki karbondioksiti depolayarak iklim değişikliğiyle mücadelede rol oynarlar. Bu alanların kurutulması, depolanan karbonun atmosfere salınmasına ve iklim değişikliği etkilerinin artmasına katkıda bulunur.

Doğal Afet Riskinde Artış: Sazlıklar ve bataklıklar, aşırı yağışlarda suyu emerek sel baskınlarını önleyici bir tampon bölge görevi görürler. Ayrıca kurak dönemlerde su depolayarak ekosistemi beslerler. Bu doğal yapıların tahrip edilmesi, bölgedeki sel ve kuraklık riskini artırır.

Toprak Kaybı ve Erozyon: Sazlıkların kök sistemleri toprağı tutarak erozyonu önler. Bu bitki örtüsünün yok edilmesi, toprak kaybına ve çölleşme riskinin artmasına yol açabilir.

ACİL KORUMA VE RESTORASYON ÇAĞRISI

Van ÇEVDER, Van Gölü Havzası'ndaki sazlık ve bataklık alanların korunması için acil önlemler alınması gerektiğini kaydederek, “Bu alanların korunması sadece ekolojik bir gereklilik değil, aynı zamanda bölgenin gelecekteki su güvenliği ve iklim değişikliğiyle mücadele stratejileri açısından da hayati önem taşıyor. Sazlıkların kurutulması ve tahrip edilmesi faaliyetlerinin durdurulması, mevcut alanların restore edilmesi ve toplumda farkındalığın artırılması acil bir görev olarak önümüzde duruyor. Bu görev, zorunlu olarak yapılması gereken bir görevdir, aksi durumda telafisi mümkün olmayan sonuçlar ile karşı karşıla kalabiliriz. Van Gölü Havzası'nın eşsiz doğal mirasının gelecek nesillere aktarılabilmesi için kapsamlı koruma politikaları ve toplumsal katılımın şart olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor” tespitlerine yer verdi.

POTANSİYEL FELAKET SENARYOLARI: DİYADİN ALTIN MADENİ VE METSAMOR NÜKLEER SANTRALİ

Van ÇEVDER, bölge için iki büyük ve potansiyel felaket riski taşıyan tehdide de dikkat çekti:

1. DİYADİN ALTIN MADENİ PROJESİ

Van'ın Diyadin ilçesinde planlanan altın madeni projesi, raporun en kritik uyarılarından biri olarak öne çıkıyor. Altın madenciliğinde kullanılan siyanür gibi zehirli kimyasallar, bölgenin yeraltı ve yerüstü su kaynakları için büyük bir tehdit oluşturuyor. Olası bir sızıntı veya kaza durumunda, bu kimyasalların Van Gölü'ne karışması, hem ekolojik bir felakete hem de bölge halkının sağlığı için onarılamaz zararlara yol açabilir. ÇEVDER, bu projenin Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) sürecinin şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve risk analizlerinin bilimsel verilerle desteklenmesi gerektiğini vurguladı.

2. ERMENİSTAN'DAKİ METSAMOR NÜKLEER SANTRALİ

Van ÇEVDER, komşu ülke Ermenistan'da bulunan Metsamor Nükleer Santrali'nin Van Gölü Havzası ve genel olarak bölge için yarattığı tehdide de dikkat çekti. 1970'li yıllarda inşa edilen ve deprem fay hattı üzerinde yer alan santralin eski teknolojisi ve güvenlik riskleri, uluslararası düzeyde de endişe yaratıyor. Olası bir kaza durumunda, radyoaktif yayılımın rüzgar ve su akışlarıyla Van Gölü'nü de etkileyebileceği ve bölgede geniş çaplı bir felakete yol açabileceği belirtildi. ÇEVDER, bu konunun uluslararası platformlarda daha güçlü bir şekilde gündeme getirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması için çağrıda bulundu.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ VE ACİL EYLEM ÇAĞRISI

Van ÇEVDER, Van Gölü Havzası'nın korunması ve çevresel sorunların azaltılması için acil ve kapsamlı önlemlerin alınması gerektiğini vurguladı:

Maden Ocaklarının Denetimi ve Kapatılması: Göl kıyısındaki maden ocaklarının faaliyetleri sıkı bir şekilde denetlenmeli, hassas ekosistemlerde yeni maden ruhsatları verilmemeli ve mevcut ocaklar kapatılmalıdır. Diyadin altın madeni projesinden vazgeçilmelidir.

HES Projelerinin Yeniden Değerlendirilmesi: HES'lerin çevresel etkileri detaylı bir şekilde incelenmeli, biyolojik çeşitliliği koruyan ve su rejimini bozmayan projeler önceliklendirilmelidir.

Atık Yönetimi ve Arıtma Tesisleri: Van Gölü'ne arıtılmadan bırakılan atıkların önlenmesi için modern ve etkin arıtma tesisleri kurulmalı, mevcut tesisler düzenli olarak çalıştırılmalıdır. Katı atık yönetimi için geri dönüşüm ve atık azaltım programları yaygınlaştırılmalıdır.

Ekosistem Koruma ve Rehabilitasyon: Gölü besleyen akarsuların ve sulak alanların korunması için rehabilitasyon projeleri başlatılmalı, ağaçlandırma ve habitat restorasyonu çalışmaları yapılmalıdır.

Toplumsal Farkındalık ve Eğitim: Bölge halkı çevresel sorunlar konusunda bilgilendirilmeli ve doğa koruma bilinci artırılmalıdır.

İklim Değişikliğine Uyum: Su kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı teşvik edilmeli, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş hızlandırılmalıdır.

Metsamor Nükleer Santrali Tehdidi: Uluslararası kamuoyu, Metsamor Nükleer Santrali'nin yaratacağı risk konusunda bilgilendirilmeli ve bu santralin kapatılması için diplomatik çabalar artırılmalıdır.

DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ'NÜN TARİHSEL ÖNEMİ

Her yıl 5 Haziran'da kutlanan Dünya Çevre Günü, çevresel sorunlara dikkat çekmek ve sürdürülebilir çözümler geliştirmek için küresel bir farkındalık günüdür. Kökeni, 1972 yılında İsveç'in Stockholm kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İnsan Çevresi Konferansı'na dayanır. Bu konferans, çevre sorunlarının uluslararası düzeyde ele alındığı ilk büyük toplantı olarak kabul edilir ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP)'nin kurulmasına yol açmıştır. Her yıl farklı bir tema etrafında kutlanan bu gün, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, hava ve su kirliliği gibi küresel sorunlara odaklanır. Türkiye'de de bu gün, çevre bilincini artırmak amacıyla çeşitli etkinliklerle kutlanmakta, özellikle Van Gölü Havzası gibi hassas ekosistemlerin korunması gündeme gelmektedir.

SONUÇ: ORTAK SORUMLULUK, ACİL EYLEM!

Van ÇEVDER, Van Gölü Havzası'nın maden ocakları, HES'ler, atık kirliliği, iklim değişikliği ve potansiyel büyük felaket riskleri gibi çoklu tehditlerle karşı karşıya bulunduğunu hatırlatarak, bu sorunların, gölün eşsiz ekosistemini ve bölgedeki yaşam kalitesini ciddi şekilde tehdit ettiğine dikkat çekerek, “5 Haziran Dünya Çevre Günü bu sorunlara dikkat çekmek ve çözüm üretmek için önemli bir fırsattır. Yerel yönetimler, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve halkın iş birliğiyle, Van Gölü'nün korunması ve gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakmak için gerekli somut adımlar biran önce ivedilikle atılmalıdır. Şu asla unutulmamalıdır:

Her şeyin bir telafisi olabilir, ancak tahrip edilen çevre ve ekosistemin bir telafisi yoktur. Herkese güzel ve yaşanılabilir bir çevre diliyor, tüm kesimleri ve kurumları sorumluluğa davet ediyoruz” ifadelerine yer verdi.